Pazar, Ekim 30, 2011

"piriket"

Deftere yazılmaya cesaret edilmeyen bir hafta. Hayatımda üzüntünün bedenime ağır geldiği nadir anlardan birini yaşadım bu hafta. Okulun yanmayan kaloriferleri daha soğuk; yatak ve karanlık bir enkaz gibiydi. İyi haber kötü habere karıştıkça dengem yok oluyordu. Yunus bakıyordu bana, sınıfımdaki onca çocuk gibi. Birine sarılıp ağlamalı mıydım ölüm haberi geldiğinde?

Ayaklarım üşür benim. Can havliyle gönderdiğim çocuk çorapları yetmezdi ki hepsine..

Düşlerinin düşümden gayrı olmadığını bildiğim öğretmenlerimin kötü haberlerini aldıkça yoruldum. 52 günlük öğretmen arkadaşımın hikayesini bildikçe dua ettim. Çokça yutkundum, ağlamadım.

Çocuklarım: "Öğretmenim, onlara piriket gönderelim, okul yapsınlar." dedikçe, okula poşet poşet kıyafetleriyle geldikçe, tuğla yüzü görmemiş briketli gecekondu evlerinde dua ettikçe ben yine yutkundum.

Dün ağladım. Ölüm yıl dönümünde babamın. 15 bayram geçmiş onsuz. Annesiz, babasız, evlatsız, öğretmensiz, öğrencisiz ilk bayram geçirecek kardeşlerime ağladım.